2 yaşına girmişti oğlumuz, en yakınlarınızıda davet edip kutladık doğumgününü, haftada birkackez parka götürürdüm evladımı, o gün yine götürmüştüm, küçük bir kamyon oyuncagi vardı onunla oynuyordu parkta, sıkılınca da biraz sallancaga biniyor yada kaydıraktan kayıyordu, gözümü bir saniye ayırmazdım, o gün baya kalabalıktı park, oğlum önümde kamyonuyla oynarken bende örgü örüyordum, o an çantamdan ip almak için eğildim bikac saniye bulamadim ipi, sonra ipi buldum kafamı kaldırdım oğlum aynı yerde değil, hemen kalktım etrafa baktım ama yoktu oğlum feryad etmeye yardım edin diye bağırmaya başladım, polis jandarma herkes seferber oldu evladım yoktu, eşimle resmen hayatımız karardı, günler geçti hala yok, bizim için artık yemek, uyku haram oldu perişandık, günler, haftalara döndü, haftalar aylar oldu, aylar yıllar derken tam 8 sene geçti, ölü gibi yaşıyorduk eşimle, hergun onu aramakla geciyordu ömrümüz, bakmadığımız sokak sormadigimiz insan kalmadı, hergun yandım evladımın yokluğuyla, açmıydı acaba üşüyormuydu, kimlerin elindeydi diye düşünmeden geçirdiğim bir saniyem yoktu, birgun teyzem aradı, çok hastayım ne olacağım belli değil gel seni bir göreyim dedi, bizim evden baya uzaktı, gittim teyzemin yanına, kapıyı çaldım ,icerden sesler geliyordu misafirleri var teyzemin galiba diye düşünürken kapıyı bir çocuk açtı aman yarabbim bu çocuk… devamını okumak için diğer sayfaya gecınız
kapıyı açan çocuk bana çok tanıtıcı geldi. Gözlerine baktım, yüreğimde bir şeyler koptu. Kalbim deli gibi çarpıyordu. İçimdeki seste bu çocuğun olduğunu söylüyordu. Ama nasıl olabilir? Yıllardır görmediğim çocuğuna bu kadar benzer bir çocuk? Dilim tutuldu, bir kelime bile söyleyemedim. bakışların gözleri de bana yabancı bakmıyordu. O sırada içerideki teyzem geldi ve beni içeri davet etti. Ama ben hala bakışları o çocuktan alabiliyorum.
Teyzemin yanında oturduğumda, cesaretimi toplayarak sordum:
“Bu çocuk kim teyze? Nereden geldi?”
Teyzem bir sessiz kaldı, sonra içini ayırmaya başladı:
“Yıllar önce köyde bir kadın bana bu çocuğu büyüttü. Sahipsiz olduğunu, bakacak kimsenin olmadığını söyledi. Onu büyüttüm, çok sevdim. Ama kimse nereden geldiğini gördü, ben de sormadım.”
O anda gözlerim doldu, çünkü içindekiki hisler gitgide güçleniyordu. Kalbimde bir bozukluk, yıllardır hissettiğim o anne duygusu yeniden canlanıyordu. Çocuk bana bakarken, inanılmaz derecede bir bağlamış.
“Adın ne senin yavrum?” diye sordum.
“Adım… Kerem” dedi çocuk.
Oğlumun kaybolduğu gün ona Kerem diye seslenmiştim, o ismi aklıma kazımıştı. Kalbimde bir patlama yaşandı, tüm parçalar birleşiyordu. Bir anda gözlerden yaşlar boşalmaya başladı. Oğlumu muhafaza ettiysem, yıllar sonra onu hiç beklemediğim bir yerde muhafaza ettim. Ama nasıl? Yıllar boyunca ne olmuştu?
Teyzeme dönerken, daha fazla detay vermesini bekledim. Meğer o kadın, çocuğunu bulaştıran kim olduğunu tam bilmemiş, ama büyütmek istemiş. Yıllar değişti, bu çocuk ona bir yük olmaktan çıkmış ve kendi evrildi gibi sevmiş. Ancak içten ki anne yüreği, geçmişinin özlemi, o zamanlar hemen kurmuştu.
Oğluma sarılmam, gözyaşlarım sel oldu. O da bana geliyordu, o anı hiçbir şey bozamadı. 8 yıllık kaybın, acının, uykusuz gecelerin, bitmek bilmeyen bir arayışla karşılaşmıştı. Oğlumu tekrar sakladım ve bu sefer onu asla bırakmayacaktım.
Yılların ardından çarpışmalarla birlikte tekrar ailemizi tamamladık. Hayat yeniden kazandı, o karanlık zamanın ardından güneş bir kez daha doğdu.