Ayrıldı ayrılacak derken ABD, Suriye'deki güçlerinin sayısını iki katına çıkardı. Amerikan Savunma Bakanlığı (Pentagon), ek birliklerin “aylardır orada olduğunu” kabul etti ancak takviyenin tam olarak ne zaman yapıldığını bilmediğini açıkladı.
Pentagon Sözcüsü Tümgeneral Pat Ryder cuma günü yaptığı açıklamada, şu anda Suriye'de yaklaşık 2 bin askerin konuşlu olduğunu belirtti. Amerika, yıllardır ülkede 900 asker bulundurduğunu söylüyordu. Hatta 8 Aralık'ta Şam hükümetinin düşmesinin ardından Pentagon yetkililerine Amerika'nın Suriye'deki asker sayısı defalarca sorulsa da kurum tekrar tekrar 900 rakamını dile getirdi.
Ryder, artıştan yeni haberdar olduğunu, Suriye'deki asker sayının 2 bine vardığını ise “bugün” öğrendiğini ileri sürdü. Daha da ilginç bir iddiada bulunarak, artışın zamanlamasını ve ilave güçlerin tam olarak ne yaptığını tespit etmeye çalıştıklarını savundu. Yine de bu hamleye gerekçe olarak her zamanki gibi DEAŞ ile mücadele bahanesini gösterdi. Tümgeneral, gizliliği “diplomatik mülahazalara” ve hassasiyetlere bağladı ancak daha net konuşmayı reddetti.
Fakat “belirsizlikler” burada bitmedi: Ryder, bir soru üzerine, gelecekte kuvvet sayılarında herhangi bir ek ayarlama yapılmasının “takip ettiği konular arasında olmadığını” öne sürdü. Donald Trump, ABD güçlerinin Suriye'de daha fazla yer almasını desteklemediğini söylediği için bu durumun değişebileceği öngörülüyor.
Özellikle Hizbullah-İsrail savaşının başlamasının ardından Iraklı direniş gruplarının bölgedeki ABD üsleri ve İsrail'e artan saldırıları sonucunda Pentagon'un Suriye'deki güçlerini takviye ettiği biliniyordu ancak bunun mühimmat ve teçhizat ile sınırlı olduğu düşünülüyordu. Yine de bazı yerel kaynaklar, bir süredir Suriye'deki Amerikan varlığının artmış olabileceğini bildiriyor, bu askerlerin Irak'taki ABD üslerine girip çıktığını aktarıyordu.
Amerika'nın ayrıca Suriye, Irak ve Ürdün'ü birbirine bağlayan üçlü sınır bölgesinin yakınındaki devasa el Tanf üssünde de yüzlerce askeri bulunuyor. Washington'ın bu üste Devrim Komandoları ya da diğer adıyla Suriye Özgür Ordusu (SÖO)'nu eğittiği, silahlandırdığı, maaşa bağladığı biliniyor. Dünkü haberimizde ABD'nin SÖO güçlerine Heyet Tahrir Şam (HTŞ) daha İdlib'deyken “hazır ol” emri verdiği, Devrim Komandoları saflarına yeni savaşçılar kattığı ve militanları Şam daha düşmeden harekete geçirdiğini yazmıştık.
Amerika, DEAŞ'a karşı mücadele kisvesi altında Kasım 2015'te Suriye'ye yasa dışı bir şekilde asker konuşlandırdı. Bu hamleden iki ay önce Rusya, Şam'ın daveti üzerine Suriye ordusu, İran Özel Kuvvetleri ve Hizbullah'ın DEAŞ'a karşı mücadelesinde hava desteği sağlamak amacıyla Suriye'ye girdi. Ortaya çıkan kaos ortamında, Washington ve müttefiki PKK/PYD, ABD ordusunun bugün hâlâ varlığını sürdürdüğü ve Suriye'nin en verimli kaynaklarını düzenli olarak yağmaladığı ülkenin kuzeydoğusunun kontrolünü ele geçirdi.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığının Batı Asya'dan sorumlu üst düzey diplomatı Barbara Leaf ve beraberindeki heyet dün Suriye'nin başkenti Şam'a vardı. Dışişleri Bakanlığı, diplomatların HTŞ ve sivil toplum temsilcileriyle bir araya gelerek, “Suriye'nin geleceğine ilişkin vizyonlarını ve ABD'nin onları nasıl destekleyebileceğini” görüşeceklerini açıkladı.
Washington Post, görüşmenin, Biden yönetiminin “daha derinlemesine” ilişkiler kurmak amacıyla Ebu Muhammed el-Colani kod adlı Ahmed el-Şara'nın liderlik ettiği HTŞ'yi terör örgütleri listesinden çıkarmayı düşündüğü bir döneme denk gelmesine dikkat çekti.
Amerika'nın en üst düzey diplomatı Antony Blinken geçen hafta Washington'ın Suriye'de iktidarı ele geçiren gruplarla “doğrudan” temas halinde olduklarını açıklamıştı. Washington, 2018'de Suriye'nin fiili lideri durumundaki Colani'nin tutuklanmasını sağlayacak kişiye 10 milyon dolara ödül vadetmiş, grubun “Suriye genelinde çok sayıda terör saldırısı düzenlediğini” açıklamıştı.
İsrail ordusunun Suriye topraklarındaki uygulamaları Batı basınına da yansımaya başladı. Associated Press'e (AP) konuşan Suriye'nin güneyindeki Maariyah kasabası sakinleri, işgal güçlerinin yerel çiftçilerin tarlalarına ulaşmasını engellediğini kaydetti. Yerel halk ayrıca askerlerin terk edilmiş üslere mevzi kurduğunu da belirtti.
Ülkenin güneyindeki Dera ilinin batı ucunda bulunan köy, Golan Tepeleri'ne yakın bir konumda olmakla beraber Suriye ile İsrail arasında 1974'te imzalanan ateşkes anlaşmasıyla oluşturulan tampon bölgenin dışında yer alıyor. Yani Şam'ın düşmesiyle işgal edilen bölgede bulunuyor.
İsrail askerlerinin köye yaklaşık bir kilometre kadar girdiğini kaydeden Maariyah sakini Abdel Raouf İssa, "tüm silahları teslim etmemizi talep ettiler. Onlara hiçbir silahımız olmadığını söyledik." dedi. İssa işgalcilerin duyduğu rahatsızlığı şu sözlerle dile getirdi: "Çiftçilik yapmamızı engelliyor, hareketlerimiz kısıtlıyorlar. Birleşmiş Milletler'e işgali mümkün olan en kısa sürede kaldırması çağrısında bulunuyoruz."
Çiftçinin Suriye'nin fiili yöneticilerden ziyade BM'den yardım beklemesi özellikle dikkat çekerken İsrail ordusu, “tampon bölge içerisinde ve yakın çevresindeki birkaç ek noktada faaliyet gösterdiğini" söylemekle yetiniyor. Birliklerin konuşlandırıldığı belirli yerler hakkında yorum yapmayı reddediyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu, bu hafta başında yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin "İsrail'in güvenliğini sağlayacak" başka bir düzenleme yapılana kadar Suriye'de kalacağını söylerken yerel muhabirler günlerdir, işgal güçlerinin bölgedeki alt yapıyı tahrip ederek, halkı göçe teşvik ettiğini bildiriyor.
Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin perşembe günü düzenlediği geleneksel yıl sonu basın toplantısında Suriye konusunda tartışma yaratan açıklamalar yaptı. İran'ın eskiden kendi birliklerini Suriye'ye ulaştırmada Rusya'dan yardım istediğini anlatan Putin, "Şimdi ise onlar (İranlılar) bu birliklerin Suriye'den çıkarılmasını bizden istedi. Hmeymim hava üssünü kullanarak 4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran'a götürdük. İran yanlısı grupların bir kısmı savaşmadan Lübnan'a, diğer kısmı da Irak'a gitti." şeklinde konuştu.
Rus lider sözlerini şöyle sürdürdü: "Halep'e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birlikler ise savaşmadan geri çekildi, kendi pozisyonlarını patlattı ve gitti. Benzer durum tüm Suriye'de yaşandı."
İran Meclisi Milli Güvenlik Komisyonu Üyesi İsmail Kevseri, Putin'e yanıt vererek, "Suriye'de hiçbir zaman 4 bin kişi bulundurmadık. Rusya'nın yardım ettikleri 'Afgan, Pakistanlı ve Lübnanlı danışmanlardı." dedi.
Suriye'de görev yapmış, Devrim Muhafızları komutanlarından Muhammed Cafer Esedi ise "Ruslar İranlı sivillerin taşınmasına yardım etti. Sayı tam olarak ne kadar bilmiyorum. Askeri danışmanlarımızın bir başkası tarafından taşınmasına izin vermeyiz." ifadelerini kullandı.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani perşembe akşamı Suriye'deki gelişmeler hakkında açıklamalar yaptı. Beşar Esad ile Bağdat'ta dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantı düzenlenmesi için üç kez girişimde bulunduğunu kaydeden Sudani, Türk tarafının bu konuya olumlu yaklaştığını belirtti.
Başbakan sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye, Suriyeli göçmenlerin ülkelerine geri dönmesini ve terörle ortak mücadele edilmesini şart koştu. Suriye tarafı bu konuda hemfikir olduğunu belirtti. Ancak terörle mücadelenin genel olarak ele alınması ihtiyacına işaret etti ve sadece PKK ile değil, diğer silahlı gruplarla da mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Bu da anlaşmazlık noktası oldu.”
Irak Başbakanı ayrıca Şam'daki Irak Büyükelçiliğinin “görevine başladığını" duyurdu. Ülkesinin “Suriye'nin ve bölgenin istikrarı söz konusu olduğu sürece Şam yönetimiyle iletişime kesinlikle karşı olmadığını” vurguladı ancak elçiliğin yeniden açılması dışında “henüz bu yönde resmi bir adım atılmadığını” kaydetti. Bağdat'ın Şam'ın yeni yöneticilerinden “söz değil eylem beklediğini” belirten Başbakan, Suriyelilerin “özgür iradesine saygı duyulması” ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini vurguladı.
Bununla birlikte Sudani, yeni Şam yönetimine “Arap ve bölge ülkelerindeki kaygıların ciddiyetini idrak etmesi” ayrıca “Suriye'de var olan çeşitliliğe nasıl saygı göstereceği ve kimseyi dışlamayan bir siyasi sürece nasıl hazırlanacağı konusunda olumlu garanti ve işaretler vermesi” çağrısında bulundu.